Özlem'in cinayeti, Türkiye'nin gündeminde büyük yankı uyandırmaya devam ediyor. Ülkemizde kadın cinayetlerine karşı artan hassasiyet, bu tür olayların daha fazla dikkat çekmesine sebep oluyor. Özlem'in acı dolu hikayesi de bu bağlamda oldukça dikkat çekici. Özlem’in katili O.G., cinayetten sonra acil hizmetleri arayarak kötü niyetle işlediği suçu örtbas etmeye çalıştı. Fakat bu durum, mahkeme tarafından hafifletici bir sebep olarak kabul edilmedi. Olayın detayları ve yargı süreci, pek çok soruyu da beraberinde getiriyor.
Özlem’in katledilmesi olayı, geçtiğimiz ay meydana geldi ve tüm ülke genelinde büyük bir infiale yol açtı. Olayın ardından O.G. (katil), 112'yi arayarak durumu bildirmiş ve "bir kadını öldürdüğünü" söyleyerek kendini ihbar etmiştir. Bu cesaretin nereden geldiği sorusu, kamuoyunu meşgul etmeye devam ediyor. Gelen ihbar üzerine hemen olay yerine giden güvenlik güçleri, durumun ciddiyetini hemen anlamış ve sonrasında detaylı bir inceleme başlatmıştır. O.G. cinayet sonrası verdiği ifadede, Özlem'i öldürdüğü anı bir 'anlık öfke' sonucu gerçekleştirdiğini öne sürdü.
Olay mahkemeye intikal ettiğinde, O.G. suçunu kabul etmesine rağmen hafifletici sebeplerden yararlanmak istedi. Ancak mahkeme, yaptığı inceleme ve değerlendirmeler sonucunda, hafifletici bir sebebin bulunmadığına kanaat getirdi. O.G.'nin cinayet sırasında, Özlem’e yönelik hiçbir tehdit veya provokasyon olmaksızın saiklerle hareket ettiği tespit edildi. Böylelikle, mahkemenin verdiği karar, kadın cinayetlerine karşı toplumun tepkisini bir kez daha gözler önüne serdi. Özlem’in ailesi, mahkeme sürecinin düzgün ilerlemesi ve adaletin yerini bulması için büyük bir mücadele içerisindeydi.
Bu olay, toplumda kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusundaki farkındalığı artırmış olmasında önemli bir rol oynamıştır. Özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen kampanyalar, pek çok kadının sesi olmasını sağladı. Ayrıca, kadın cinayetlerine karşı alınacak önlemler üzerine yapılan tartışmalar, gelecekte benzer olayların önlenmesi amacını taşımaktadır. Özlem’in hayatı, yalnızca bir cinayet olayı değil, aynı zamanda kadınların toplumda yaşadığı zorlukları da sembolize ediyor.
Bütün bu gelişmeler ışığında, hukukun ve adaletin yerini bulması adına atılacak adımlar büyük önem taşımaktadır. Özlem’in davası, sadece bir bireyin değil, tüm kadınların güvenliğini sağlamak adına atılan önemli bir adım olarak kaydedilecektir. Kamuoyunun dikkatinin bu tür olayların çözümüne yönelik artması, mahkemelerin de daha titiz ve adil kararlar almasına zemin hazırlayabilir.
Sonuç olarak, Özlem’in katili O.G.’nin 112’yi araması gibi bir eylem dahi, olayın ciddiyetini azaltmamış; aksine adalet mekanizması tarafından hafifletici bir sebep olarak değerlendirilmemiştir. Bu durum, Türkiye’de kadın cinayetlerine karşı mevcut hukuk sisteminin bir önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir. Özlem’in anısı, kadınların cesur mücadelesinin bir sembolü olarak kalacaktır ve her daim hatırlanacaktır. Yargının verdiği bu karar, toplumda artık kadınların yaşamına ve haklarına sahip çıkılması gerektiğinin güçlü bir mesajı olarak algılanmalıdır.